57 Yaşındaki C-130 Askeri Nakliye Uçağının Tarihçesi, Özellikleri ve Bilinmesi Gerekenler
Gürcistan'da gerçekleşen trajik uçak kazasında 20 askerimiz hayatını kaybetti. Kaza, uzun yıllardır hizmette olan ve "Erciyes" projesi kapsamında yenilenen C-130EM kargo uçağında meydana geldi. Hava Kuvvetleri'nin önemli araçlarından biri olan bu uçağın düşüş nedenleri ise henüz netlik kazanmadı.
Milli Savunma Bakanlığı, konuyla ilgili araştırmalarını sürdürüyor. Ancak, sosyal medyada bu meseleyle alakalı çeşitli iddialar ortaya atılmaya başlandı. Bazı internet kullanıcıları, uçağın Rusya veya İsrail tarafından hedef alındığını öne sürerken, diğerleri bu olayın uçağın teknik yaşı sebebiyle gerçekleştiğini savunuyor. Webtekno olarak, bu durumu daha kapsamlı bir şekilde ele almaya karar verdik. Şimdi, ülke genelinde derin bir üzüntüye neden olan bu olayı resmi verilerle birlikte detaylıca inceleyelim.
C-130 Uçaklarını Tanıyalım: 70 Yıldır Hizmette

C-130 Hercules ile ilgili bazı önemli detayları gözden geçirmek faydalı olacaktır. 1956 yılından bu yana hizmette olan bu uçak, askeri havacılık alanında adeta bir "çalışan kahraman" olarak kabul edilmektedir. C-130'un en belirgin özellikleri arasında yüksek hızı veya radarları geçme yeteneğinden ziyade, sağlamlığı ve çok yönlülüğü dikkat çekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde pek çok örneği bulunan bu hava araçlarını sadece yaşlarına dayanarak eleştirmek, doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Şimdi, bu uçakların öne çıkan niteliklerine daha yakından bakalım.
-
Yüksek kanat tasarımı, motorlar ile pervaneler için bir koruyucu kalkan görevi üstlenerek, ham pistlerden sıçrayan taşlar ve toprak gibi dış etkenlere karşı güvenliği temin eder.
-
Arka yükleme rampası, "kamyon kasası yüksekliği" fikri temel alınarak tasarlanmış olan bu dikkat çekici kargo rampası, etkileyici bir yetenek sunuyor. Anında bir zırhlı araç ya da 92 tam ekipmanlı askeri birimi yükleyebilme özelliğine sahiptir.
-
Kısa pist, dört motorun sunduğu güç ile, hem kısa hem de basit bir şekilde inşa edilmiş pistlere ağır yükler taşıma kapasitesine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır.

C-130 uçakları, "Hava Kuvvetleri'nin Temel Taşı" olarak nitelendirilmelerini sağlayan birçok faktör bulunmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri, bu uçakları 1964 yılından bu yana en kritik görevlerde etkin bir şekilde kullanmaktadır. Örneğin, Kıbrıs Barış Harekatı esnasında yaklaşık 900 asker, C-130'lar aracılığıyla adaya taşınmıştır.
Kazaları İnceleyelim: Bu, Yaşadığımız İlk Acı Değil!

C-130 Hercules uçakları, genellikle kazalara karışmayan bir model olarak tanınmaktadır. Ancak bu durum, onların tamamen hatasız olduğu anlamına gelmez. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ikinci C-130 kazasıyla baş başa kalmış durumdayız. 1968 yılında Manisa'da gerçekleşen bir olayda, bir C-130 uçağı dağa çarparak feci bir kaza geçirmişti. Bu acı olay sonucunda, 7 askerimizin hayatını kaybettiği bildirilmiştir.
Manisa'daki kazanın nedenleri nelerdi?
Manisa'da gerçekleşen uçak kazasında mekanik bir arıza tespit edilmedi. Gece koşullarında, analog göstergelere dayanarak uçuş yapan pilotlar, maalesef çevreyi yeterince göremedikleri için dağa yöneldiler. Uçakta bulunan suça dayalı aviyonik sistemin, yani uçağın "beyni"nin oldukça basit bir yapıya sahip olduğu belirlendi. Ancak bu durumu hafife almamak gerekir; 1968 yılında üretilmiş bir uçak için mevcut teknoloji oldukça sıradan bir seviyedeydi.
C-130 Hercules uçaklarına ait kazalar sadece Türkiye'de değil, uluslararası alanda da yaşandı. Bu uçaklar, 1981 yılında İran'da, 1992 yılında Nijerya'da ve 2021 yılında Filipinler'de askeri görevler esnasında kazalara karıştı. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'nde kamu ve özel sektör tarafından kullanılan C-130 modellerinin de kazalarda yer aldığı gözlemlendi. Bu kazaların çoğunun nedeni, uçakların gövdesinde meydana gelen teknik problemler olarak belirlendi.
Türkiye, uçakların akıllı sistemlerini "Erciyes" projesiyle yeniledi!

Önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Türk Hava Kuvvetleri, 1968 yılında ortaya çıkan "aviyonik" problemini çözmek için 2006 yılında TUSAŞ iş birliğiyle Erciyes modernizasyon projesini başlattı.
Bu proje sayesinde envanterde bulunan 19 uçağın kontrol sistemleri tamamen yenilendi. Artık eski tarz analog göstergeler yerini modern dijital "Glass Cockpit" panellerine, yerel uçuş bilgisayarlarına, GPS teknolojilerine ve dijital haritalara bıraktı. Bu gelişmeler sonucunda, uçak, pilotların iş yükünü azaltan ve 1968'deki gibi dağlara çarpma olasılığını ortadan kaldıran yenilikçi bir "zeka"ya kavuştu.
Bu trajik olayın karmaşık yapısını artıran bir detay mevcut: Gürcistan'da meydana gelen uçak kazasında, 68-1609 kuyruk numarasına sahip olan ve 57 yaşında bir C-130E uçağı, "C-130EM" olarak adlandırılmıştı. Uçağın sonundaki "M" harfi, TUSAŞ tarafından yürütülen Erciyes projesi kapsamında güncellendiğini ve dolayısıyla "beyin" sisteminin modernize edildiğini göstermektedir. Bu durum, uçağın bakım eksikliği ya da aviyonik sistemlerinde yaşanan bir arızadan kaynaklanmadığını ortaya koyuyor.
Fakat!

TUSAŞ'ın proje detayları ve mevcut belgeleri gözden geçirildiğinde, Erciyes Projesi ile ilgili kamuya açık kaynaklarda iskelet değişimi ya da kapsamlı bir "yapısal ömür uzatma" programıyla alakalı herhangi bir veri bulunmamaktadır. Bu durum, Türkiye'nin 1968 yılında yaşanan kazanın tekrarlanmasını önlemek için sistemi yenilediğini, fakat gövdeyle ilgili gerçekleştirilen çalışmaların şu an için belirsiz kaldığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, Kayseri'de bulunan 222'nci Filo Komutanlığı bünyesinde hizmet veren bu uçakların, her altı yılda bir bakım süreçlerinden geçtiği de bilinmektedir. Bu bakım işlemleriyle, uçakların 2040'lı yıllara kadar aktif kalması amaçlanıyor. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, gövdeyle ilgili yapılan çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgiye erişim sağlanamamıştır.
Dün gerçekleşen kazanın olası nedeni nedir?
Şu anda konu hakkında herhangi bir yorumda bulunmak, Webtekno'nun etik değerleri açısından uygun değildir. Amacımız, spekülasyonlardan uzak durup sağlam bilgiler sunmaktır. Ancak sosyal medya platformlarında bu olayla ilgili pek çok farklı iddia ortaya atılmakta. Bazı kişiler, uçağın Rusya tarafından düşürüldüğünü iddia ederken, diğerleri İsrail'in olaya karışmış olabileceğini öne sürüyor. Uçağın parçalanmış olarak bulunması, geçmişteki kazalar ve mevcut veriler ışığında "metal yorgunluğu" ihtimalini gündeme getiriyor. Ancak şu an için kesin bir sebep belirtmek mümkün değildir. Güvenilir bilgiler sağlayabilecek tek otorite, Millî Savunma Bakanlığı'dır. Diğer iddialara yönelik temkinli olmak, mevcut durumda atılabilecek en mantıklı adım olarak değerlendirilmektedir.
Madem öyle, Türkiye İHA ve SİHA'larla küresel arenada yerini alırken neden hala bu "eski" uçakları tercih ediyor?

Bu meselenin aklınızı kurcaladığını kabul ediyoruz. Aslında, cevabı oldukça sade: Elma ile armudu birbirine karıştırıyorsunuz. Şimdi, bu durumu neden bu şekilde ifade ettiğimizi açıklayalım:
Türkiye'nin savunma sanayisinde önemli bir rol oynayan Bayraktar TB2 ve ANKA, insansız hava araçları (SİHA) olarak görev yapmaktadır. Bu sistemler, düşman hedeflerinin izlenmesi, lazerle işaretlenmesi ve küçük füzelerle etkisiz hale getirilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Ayrıca, belirli bir yük taşıma kapasitesine de sahiptirler. Diğer yandan, C-130 tipi uçaklar "taktik taşıma" işlevi ile 20 ton kargo veya 92 tam teçhizatlı asker taşıma kapasitesine sahiptir. SİHA'lar, bir tabur askeri birimi taşıma yeteneğine sahip değildir. Askeri nakliye uçakları ise hedef tespiti veya imha gibi görevler için tasarlanmamıştır; bu durum, birinin keskin nişancı gibi belirli bir hedefe odaklanmasını, diğerinin ise zırhlı personel taşıma işlevi görmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, Türkiye'nin her iki araç türüne de ihtiyacı bulunmaktadır. Coğrafyamızın sunduğu riskler göz önüne alındığında, bu durum daha da önemli hale gelmektedir.
Çözüm nedir? Türkiye bu alanda neler gerçekleştiriyor?

Gürcistan'da yaşanan kaza ve gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, envanterimizdeki C-130B/E filosunun en gelişmiş sistemlerle donatıldığını, fakat gövde yapısının zamanla eskiyebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin gelecekte atması gereken adımlar neler olmalıdır?
-
Bu filo acil olarak ya yenilenmeli ya da mevcut yapının değiştirilmesi gerekmekte. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus bulunuyor. Millî Savunma Bakanlığı, birkaç ay önce İngiltere tarafından emekliye ayrılan C-130J (Super Hercules) uçaklarıyla alakalı bir inceleme sürecinin başlatıldığını açıklamıştı. C-130J, günümüz teknolojisi ve modern tasarımıyla mantıklı bir alternatif olarak öne çıkıyor. Ayrıca, meydana gelen kaza, bu değişikliğin artık "kaçınılmaz bir gereklilik" haline geldiğini düşündürüyor.
-
Stratejik taşımacılık ağı içinde dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, kalıcı bir çözüm olarak ön plana çıkıyor. Airbus'ın A400M programında iş birliği yapmaktayız ve şu anda envanterimizde yaklaşık 10 adet A400M uçağı bulunuyor. Fakat, C-130 gibi daha esnek ve taktiksel bir uçağın yerini alacak yerli bir projeye henüz sahip değiliz. Yerli kaynaklarla gerçekleştirilecek yeni bir hava aracı geliştirme projesi, Türkiye’nin bu alandaki gücünü artırma potansiyeline sahip.
Resmi açıklamanın yapılmasını beklemek gerekiyor.

Sözlerin sona geldiği bir dönemdeyiz. 20 değerli vatandaşımızı, 20 vatan evladımızı kaybetmenin derin üzüntüsünü hissediyoruz. Bu acı kayıplar için milletimize başsağlığı sunuyoruz. Bundan sonraki süreçte, daha önce olduğu gibi sosyal medyada "bakımsızlıktan düştü" ya da "pilot hatasıydı" gibi spekülasyonlar yapan kaza uzmanlarıyla karşılaşmaya devam edeceğiz. Ancak, en doğru bilgilere Millî Savunma Bakanlığı ve kaza araştırma ekibinin gerçekleştireceği detaylı incelemenin ardından ulaşılacağı açıktır. Artık komplo teorilerine kapılmak yerine, resmi açıklamalara ve şehitlerimizin hatırasına saygı gösterme zamanıdır.